İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddetin önlenmesini amaçlayan uluslararası bir metin olarak tanıtılmış olsa da, toplumun farklı kesimlerinden gelen eleştiriler zamanla bu sözleşmenin bazı yönlerinin tartışılmasına yol açmıştır. Özellikle aile yapısına, toplumsal değerlere ve hukuki uygulamalara olan etkileri üzerinden değerlendirilen sözleşme, yalnızca koruyucu yönleriyle değil; beraberinde getirdiği sosyal, kültürel ve yasal etkilerle de dikkat çekmiştir.
İstanbul Sözleşmesinin Toplumsal Yapıya Etkileri
Toplumların yapısını oluşturan temel unsurlardan biri olan aile kurumu, İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması sürecinde bazı kesimlerce zayıflatıldığı yönünde eleştirilmiştir. Kadın haklarını koruma hedefiyle yola çıkan sözleşmenin, aile içindeki rollerin yeniden tanımlanmasına yol açtığı, bu durumun da geleneksel aile düzenini olumsuz etkileyebildiği savunulmuştur. Bu görüşe göre, aile kavramı içerisindeki otorite ve sorumluluk dengesi, sözleşmeyle birlikte yerinden oynatılmış ve bu da aile içi uyumu zorlaştırmıştır.

Cinsiyet Tanımı Tartışmaları
Sözleşmedeki “toplumsal cinsiyet” tanımı, biyolojik cinsiyet kavramının ötesine geçerek, bireylerin cinsiyet kimliğini kendilerinin belirleyebileceğini kabul etmektedir. Bu yaklaşım, özellikle muhafazakâr topluluklarda tepkiyle karşılanmış, cinsiyetin kültürel bir tercih gibi ele alınması, geleneksel değerler açısından bir tehdit olarak görülmüştür. Toplumsal cinsiyet eşitliği adı altında yürütülen bazı politikaların, erkeklerin mağduriyetlerini göz ardı etmesi de ayrı bir eleştiri konusu olmuştur.
Hukuki Süreçlerde Tarafsızlık Sorunu
İstanbul Sözleşmesi’nin yasal uygulamaları, erkeklerin de mağdur olabileceği gerçeğini göz ardı ettiği gerekçesiyle eleştirilmiştir. Uzaklaştırma kararlarının hızlıca alınması ve delil aranmaksızın uygulanabilmesi, bazı bireylerin haksız yere cezalandırılmasına neden olabilmektedir. Bu durum, “masumiyet karinesi” ilkesine zarar verdiği gibi, hukuk sisteminde cinsiyet temelli ayrımcılığın ortaya çıkmasına da yol açmaktadır. Ayrıca, dava süreçlerinde yalnızca kadının beyanının esas alınması, erkeklerin savunma haklarını sınırlayabilmektedir.
Erkek Mağduriyeti Göz Ardı mı Ediliyor?
Erkeklerin de psikolojik, sosyal ve hukuki şiddete maruz kaldığı durumların yeterince dikkate alınmadığı yönünde görüşler bulunmaktadır.
Beyan Esaslı Yargı Süreci Ne Kadar Sağlıklı?
Kadının beyanı esas alınarak verilen hızlı kararlar, bazı durumlarda yanlış ve haksız sonuçlara neden olabilmektedir.
Toplumda Cinsiyetler Arası Güven Sorunu
Sözleşme çerçevesinde oluşturulan bazı politikaların, erkek ve kadın arasında kutuplaşmaya yol açtığı yönünde eleştiriler mevcuttur. Kadınların korunması amacıyla yapılan düzenlemelerin, erkekleri potansiyel suçlu gibi gösterdiği algısı, toplumsal güveni zedeleyebilmektedir. Özellikle aile içi sorunların hukuki süreçlere taşınmasının teşvik edilmesi, taraflar arasındaki diyalog zeminini zayıflatabilmektedir. Bu durumun uzun vadede bireyler arası güveni ve toplumsal barışı olumsuz etkilediği ifade edilmektedir.
Eğitim ve Medya Üzerindeki Etkileri
İstanbul Sözleşmesi ile birlikte eğitim müfredatında ve medya içeriklerinde toplumsal cinsiyet eşitliği odaklı söylemlerin öne çıkması, bazı çevrelerce kültürel dönüşüm aracı olarak eleştirilmiştir. Cinsiyet rollerinin tamamen silinmesi gerektiği yönündeki mesajlar, özellikle geleneksel aile modeline sahip bireyler tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Medyada sürekli olarak erkek şiddetinin öne çıkarılması, tüm erkeklerin potansiyel tehdit olarak gösterilmesi sonucunu doğurabileceği gibi, cinsiyetler arası çatışmayı da derinleştirebilir.
Eğitim Sisteminde Ne Gibi Değişiklikler Oldu?
Toplumsal cinsiyet eşitliği kapsamında hazırlanan eğitim içerikleri, aile yapısı ve geleneksel değerlerle zaman zaman çatışabilmektedir.
Medyada Erkekler Hedef mi Alınıyor?
Medya yayınlarında erkeklerin sürekli fail olarak sunulması, toplumsal önyargıları körükleyebilir ve cinsiyetler arası empatiyi azaltabilir.

Ulusal Egemenlik Tartışmaları
İstanbul Sözleşmesi’nin uluslararası bir metin olması, taraf devletlerin iç hukuk düzenlemelerine dışarıdan müdahale gibi algılanmasına yol açmıştır. Egemenlik ilkesi çerçevesinde, bir ülkenin kendi kültürel ve toplumsal yapısına uygun kanunlar yapması gerektiği savunulmakta, bu tür evrensel belgelerin yerel değerleri dikkate almadığı öne sürülmektedir. Bu durum, sözleşmeye taraf olmanın bağımsız yasama süreci üzerinde baskı oluşturduğu yönünde yorumlanmaktadır.
Toplumsal Tepkiler ve Geri Çekilme Kararı
Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı, kamuoyunda geniş yankı uyandırmıştır. Destekleyenler, sözleşmenin sosyal huzuru ve aile kurumunu zedelediğini savunurken; karşı çıkanlar kadınların korunmasında önemli bir araç olduğunu iddia etmiştir. Bu karar, sözleşmenin toplum üzerindeki etkilerinin ciddi şekilde sorgulandığını ve toplumun geniş kesimlerinde karşılık bulduğunu göstermektedir.
Sıkça Sorulan Sorular
Aşağıda “İstanbul Sözleşmesinin Zararları Nelerdir?” ile ilgili sıkça sorulan sorular ve yanıtları yer almaktadır:
İstanbul Sözleşmesi aile yapısını zedeliyor mu?
Bazı çevreler, sözleşmenin aile içi rolleri yeniden tanımlayarak geleneksel aile yapısında bozulmalara neden olduğunu savunmaktadır.
Erkekler İstanbul Sözleşmesi nedeniyle mağdur oluyor mu?
Evet, hızlı uzaklaştırma kararları ve beyan esaslı yargı süreçleri bazı erkeklerin haksız yere mağdur edilmesine yol açabilmektedir.
İstanbul Sözleşmesi neden tepki çekti?
Cinsiyet tanımlarının genişliği, aile yapısına etkisi ve hukuki uygulamalarda taraflılık algısı nedeniyle çeşitli tepkilerle karşılaşmıştır.
Toplumsal cinsiyet eşitliği neden eleştiriliyor?
Cinsiyetin biyolojik değil sosyal bir olgu olarak sunulması, geleneksel değerler ile çelişen bir anlayış olarak değerlendirilmektedir.
Eğitim içerikleri sözleşmeden nasıl etkilenmiştir?
Toplumsal cinsiyet temelli içeriklerin eğitimde yer alması, aile yapısı ile çelişen mesajlar taşıdığı gerekçesiyle eleştirilmektedir.
İstanbul Sözleşmesi toplumsal kutuplaşmaya neden oldu mu?
Bazı uygulamalar ve medya yansımaları, cinsiyetler arası güven sorununa ve sosyal kutuplaşmaya yol açabilmektedir.
Türkiye neden sözleşmeden çekildi?
Toplumda oluşan tepki, kültürel uyumsuzluklar ve aile yapısına verdiği zarar gerekçesiyle Türkiye sözleşmeden çekilmiştir.